|
Tadım işleminin ilk aşaması. |
Efsaneye göre insanın zeytin ağacıyla tanışması şöyledir: "Baş tanrı
Zeus yeni kurulan bir kentin sahibini belirlemek için bir şart koşar.
Kim ki insanlığa en değerli armağanı verecektir, o, kentin sahibi
olacaktır. Bunun üzerine deniz tanrısı Poseidon ile bilgelik tanrıçası
Athena yarışmaya başlar. Poseidon üç dişli çatalını bir kayaya saplar ve
insanları uzak diyarlara götürecek, savaşlar kazandıracak olan atı
yaratır. Athena ise mızrağını yere saplayarak onu bir zeytin ağacına
dönüştürür. Şehir halkı zeytin ağacının zenginlik ve bereket kaynağı
olduğuna karar verir. Böylece, tanrıça Athena'nın onuruna kente onun adı
verilir."
Yeryüzündeki tüm zeytin ağaçlarının da, bir kadın eliyle insanlığa
armağan edilen Athena'nın ağacından çoğaldığı söylenir. Zeytin ağacının
özü olan zeytinyağı ise Anadolu'da tam 2 bin 600 yıldır üretiliyor.
İzmir'in Urla ilçesindeki Klazomenai antik kentinde yapılan kazılar
sonucu ortaya çıkarılan zeytinyağı işliği M.Ö. 6. yüzyıla tarihleniyor.
Günümüz İzmir'inde ise 'Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği', Ege'nin 2
bin 600 yıllık zeytinyağı geleneğini tam 90 yıldır kesintisiz
sürdürüyor.
Dünya zeytinle kaplı (mı)?
1913
yılında kurulan birliğin yönetim kurulu başkanı Cahit Çetin'in,
yaptığımız konuşma sırasında anlattığı bir çocukluk anısı aslında
Tariş'in diğer çalışanlarının da zeytinle olan ilişkisine ayna tutacak
nitelikte. Çetin'in anısı şöyle. "Çocukluğumun geçtiği Edremit Körfezi
kıyısındaki Güre 1940'lı yıllarda deniz kıyısından, Kaz Dağları'na kadar
zeytin ağaçlarıyla kaplıydı. Babamla en fazla Edremit'e giderdik, yol
boyu her taraf zeytinlik. Hal böyle olunca çocuk aklıyla ben bütün
dünyanın zeytin ağaçlarıyla kaplı olduğunu sanırdım. Beş, altı
yaşlarındayken bir gün babamla Balıkesir'e gitmek için yola çıktık.
Edremit'ten sonra Havran'ı geçince zeytinlikler bitti. Önce şaşırdım
sonra anladım ki dünya zeytin ağaçlarıyla kaplı değil." Ancak gerek
Cahit Çetin'in, gerekse diğer yöneticilerin kişisel dünyaları zeytinle
kaplı. Onlarla konuşurken zeytine olan sevgilerini hissetmemek mümkün
değil. Ayrıca, Ege misafirperverliğini fabrika şartlarında bile
göstermekten geri kalmayan Tariş yöneticileri aynı zamanda birliğin 27
bin üreticisinin içinde yer alıyorlar. Onların da Ege'nin çeşitli
yerlerinde zeytinlikleri var ve onlar da mahsüllerini Tariş'e
veriyorlar.
Dünyanın 25 ülkesindeki marka
Tariş'in yönetiminde tarihi boyunca her zaman içinde bu sevgiyi taşıyan
ve işin içinden gelen insanlar bulunmuş. Aydın ve dünyaya açık Ege
çiftçisinin birliği olan Tariş yerellikten aldığı gücünü
evrenselleştirmiş. Tariş, ABD'den Yeni Zelanda'ya, İngiltere'den
Japonya'ya kadar dünyanın 25 ülkesine markalı ürünlerini pazarlıyor. Bu
satış yıllık 1.5 milyon USD'yi buluyor. Ayrıca, markasını koymadan
pazarladığı zeytiyağının yıllık miktarı 14 bin 500 ton, cirosu ise
yaklaşık 40 trilyon Türk Lirası.
Zeytinyağını üretmek kadar sunumunun da önemini bilen Tariş son yıllarda
yeni bir koleksiyon hazırlamış. Cam ve seramik şişelerden oluşan
koleksiyonda organik yağlardan yöresel yağlara kadar yaklaşık 65 farklı
çeşit var. Kolleksiyonun en ilginç ürünleri yöre zeytinyağları. Örneğin,
Edremit yöresinin zeytinlerinden üretilen zeytinyağına bölgenin eski
halkının adı olan 'Eolia' adı verilmiş. Aynı şekilde Cunda'nın
zeytinlerinden üretilen zeytinyağına da Cunda Adası'nın 'Kokulu Ada'
anlamına gelen eski adı 'Moskonisi' denmiş. Ezine'den, Fethiye'ye kadar
olan bölgede 33 kooperatifi olan birliğin, yine bu bölgede 28 zeytinyağı
sıkma tesisi var. Tariş'in çiftçisine sunduğu Arge hizmeti üretimden
başlıyor. Gübrelemeden ilaçlamaya, sonrasında ürünün toplanmasına kadar
zeytinin her aşamasında üretici bilgilendiriliyor. Çünkü iyi
zeytinyağına ulaşmanın yolu üretim, hasat ve nakliyenin doğru
yapılmasından geçiyor.
Zeytinyağı degüstatörleri
Bölgelerdeki tesislerde elde edilen zeytinyağları şişelenmek için
İzmir'deki merkeze gelene kadar üç aşamada analiz ediliyor. Bu analizler
zeytinyağının asit ve kimyasal değerlerini belirliyor. İzmir'de son
şişeleme öncesi tekrarlanan bu analizlere bir de duyusal testler
ekleniyor. Yani devreye 'degüstatörler' giriyor. Degüstatörler, yani
tadımcılar zeytinyağının şişelenmeden önce ve sonrasında tat ve koku
durumunu kontrol ediyorlar. Farklı zamanlarda farklı ülkelerde
'Uluslararası Zeytinyağı Konseyi' tarafından verilen degüstasyon
eğitiminden geçmiş olan tadımcılar, sigara içmiyorlar. Ayrıca parfüm,
kokulu sabun kullanmıyorlar ve makyaj yapmıyorlar. Bütün bunlar
zeytinyağının tat ve kokusunu doğru anlayabilmek için yapılıyor. Renkli
cam bir kaba alınan zeytinyağı önce 30 dereceye kadar
ısıtılıyor.Ardından uçucu ve aromatik bileşenlerinin açığa çıkması için
kap sağa sola hafifçe sallanıyor. Önce koklanan yağ sonra tadılıyor.
Tadımcı o anda algıladıklarını önündeki kağıtta yazan iyi ve kötü
özelliklerin karşılarına puanlıyor. İkinci bir tadım için aradan en az
15 dakika geçmesi gerekiyor .Tadımcı bu arada bir dilim elma yiyerek
ağzını temizliyor. Tadımdan çıkan sonuçlara göre zeytinyağının olumsuz
özellikleri harmanlanarak ortadan kaldırılıyor. Şişeleme sonrası son
analizler ve tadım işlemi yapılarak zeytinyağlar hayatımıza tat katmak
üzere bizlere ulaştırılıyor. Sanırım yazıyı ülkemizin bu güçlü
firmasının zeytinyağını tanımlamasıyla bitirmek doğru olur. 'Güneş Eridi
Zeytinyağı Oldu'.
Aklınızda bulunsun... |
|||
* Birlik,
Türkiye'de sızma zeytinyağı satışında sektör birincisi. |
Bu makale Gate dergisinde Kasım 2003 de yayınlanmıştır.