KÜÇÜK ANTALYA
Yazı
ve Fotoğraflar:
Ömer Kokal
|
Müzede sergilenen
Kütahya ve Çanakkale çinileri. |
Bugünkü Antalya'nın çekirdeğini
Kaleiçi bölgesi oluşturur, geçmişte kentin kalbi burada atardı. Her ne
kadar bugünlerde Antalya'nın kalbinin attığı yerler çoğalmış olsa da, bu
şehrin aynası ve insana keyif veren yeri hâlâ Kaleiçi'dir. Bakın, Evliya
Çelebi ünlü Seyahatname'sinde nasıl anlatıyor o günlerin Antalya'sını,
yani Kaleiçi'ni.
?Adalya Kalesi, körfezin sonunda minare yüksekliğinde bir kaya üstünde
kavisli şekildedir. Etrafı 4400 adımdır. Batıda Paşa Sarayı köşesinden
Narin Kule'ye ve varoş kapısından Mehterhane Kulesi'ne, doğuya Lala
Kulesi'ne kadar iki kat duvardır. Tamamı 80 kuledir. Dört büyük kapısı
vardır. Bunların biri varoş kapısıdır. Diğer üçü limana işler. Kale
içinde 4 mahalle ve gayet sık 1000 ev vardır. Sokakları kaldırımdır.
Limanı 200 gemi alır. Buranın turuncu, hurması, zeytini, inciri, narı
cihanı tutmuştur. Her taraf bağ bahçedir. Halk diğer Anadolu halkı gibi
güzel Türkçe konuşur, terbiyeli ve garip dostudur.?
Arkeolojik ve kentsel sit alanı olan Kaleiçi bu sayede iyi korunmuş ve
Çelebi'nin anlattıklarından pek bir şey kaybetmemiş. Tarihi evleri,
butik otelleri, lezzet uzmanı restoranları ve limanı ile hak ettiği ünü
kazanan ve ilgi gören bu bölgede daha az bilinen bir mekan sessizce
ziyaretçilerini bekliyor.
Genel olarak Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi olarak anılan yapılar
topluluğu Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, Geleneksel Antalya
Evi ve Aya Yorgi Kilisesi'ndeki sergi salonundan oluşuyor. Birbirinden
farklı gibi görünse de ortak noktaları ve bağları çok fazla olan bu
bölümler üç tarihi Kaleiçi evi ve bu evlerin hemen yanındaki, en az 200
yıllık bir kilisenin toplamı.
Gelenekler ve bir cennet tasviri
Enstitünün bulunduğu iki ev Suna ve İnan
Kıraç tarafından satın alınıp 1993-1995 yılları arasında esaslı bir
onarımdan geçirilerek bugünkü durumlarına getirilmiş. 18 Mayıs 1996
tarihinde de kapılarını bilim, kültür ve sanat dünyasına açmış. Enstitünün
amacı, öncelikle Antalya ve çevresinin tarihi, arkeolojik, etnografik ve
kültürel değerlerinin araştırılması, belgelenmesi, korunması, onarılması
ve tüm Akdeniz kıyılarındaki ilişkilerinin yorumlanmasına yönelik bilimsel
çalışmaları desteklemek. Bu tür araştırmalara katkı sağlamak amacıyla
oluşturulan kütüphanede süreli yayınlar, nadir kitaplar kolleksiyonu ve
söz konusu coğrafyaya yönelik eskiçağ kitapları, belge, fotoğraf ve dia
arşivi bulunuyor. Enstitüye ait evlerin yanındaki bir diğer ev de sonradan
satın alınıp restore edilerek Antalya geleneklerini canlandırmalarla
anlatan küçük bir etnografya galerisine dönüştürülmüş. Taşlık ve hayat
gibi klasik Türk Evi'nin tüm unsurlarının bulunduğu bu evin üst katındaki
odalarda damat tıraşı, kahve ikramı, kına gecesi gibi geçmişe ait
gelenekler canlandırılmış. Bu bölümlere girdiğinizde fotoselli olan ışık
ve ses sistemi sayesinde size bu gelenekler hakkında bilgi veriliyor.
Böylece, sergilenen geleneğin detaylarını daha iyi anlamanız sağlanıyor.
Bu kompleksin en ilginç yapısı ise yapım tarihi tam olarak bilinmeyen,
ancak kitabesinden 1863 yılında bir tamirat geçirdiği anlaşılan Aya Yorgi
Kilisesi. 1993-1995 yılları arasında Dr. Sinan Genim tarafından restore
edilen binada Suna ve İnan Kıraç'a ait Çanakkale ve Kütahya seramikleri
koleksiyonu sergileniyor. Ağırlıklı olarak 18 ve 19. yüzyıllara tarihlenen
seramiklerin sergilendiği salon zaman zaman çeşitli sanat etkinlikleri ve
konserler için de kullanılıyor. Tonozlu ve tek hacimli kilisenin cenneti
tasvir eden tavanı ve mavinin farklı tonlarıyla yapılmış kalemişi
süslemeleri ise görülmeye değer.
Yolunuz Antalya'ya düştüğünde bir iki saatinizi mutlaka Suna-İnan Kıraç
Kaleiçi Müzesi'ne ayırmalısınız, pişman olmazsınız.
Barbaros Mah. Kocatepe Sok. No: 25.
Tel: +90 242-243 42 74
www.kaleicimuseum.org
Bu makale Gate dergisinde Temmuz 2005 de yayınlanmıştır.