|
UNUTULAN BİR ZANAAT : NALINCILIK
Yazı: Ömer Kokal Fotoğraf:
Ömer Kokal
Türkiye’nin belki de son nalıncısı Cemil Tolga, İzmir’in Tire ilçesinde ısrarla mesleğini sürdürüyor.Ne plastik terliklerin kuşatması, ne de insanların el sanatlarına olan vefasızlığı onu yıldıramamış.Tam tamına elliyedi yıldır allı morlu rengarenk nalınlar yapıyor. Cemil Usta’yı ve mesleğini anlatmadan önce biraz Tire’den bahsetmekte fayda var.Tire’nin tarihi Lidya dönemine kadar uzanıyor.O dönemin metropolleri diyebileceğimiz Efes ve Sardes gibi iki kentin ticaret yolu üzerinde olması nedeniyle Tire Lidya için önemli bir kent.Efes,Tire,Bozdağ,Sardes dönemin en önemli ticaret yolu.13.yüzyılda Türkler bölgeye hakim olduğunda ticaret yolu yön değiştirir ancak Tire için değişen birşey olmaz.Efes,Tire,İzmir,Manisa hattı ticaretin yeni yoludur ve Tire yine bu yolun tam ortasındadır.Yüzyıllar boyu süren bu ticaret yaşamı, hayatı yaşanır kılan ve ona anlam katan sanat ve zenaatın Tire’de fazlasıyla gelişmesinin nedenidir. Bugün tek tük kalan keçeci,urgancı,saraç,kalaycı,semerci ve nalıncılar fazla değil yirmi yıl öncesinin coşkulu günlerini özlemle anarak Tire’nin küçük çarşısında işlerine devam ediyorlar. Yetmişine merdiven dayamış Cemil Usta da onlardan biri olarak çevre köy ve kasabalarda yaşayan genç kızların çeyizlerinin vazgeçilmez objesi olan nalınlarını özenle yapmaya devam ediyor. Cemil Usta’nın küçük dükkanına ilk gittiğimde elimde ki fotograf makinasını görünce gülümsedi.Beni nalınları yaptığı tezgahının karşısına oturtup ilk işi çay söylemek oldu.Ardından bir derviş edasıyla yavaş yavaş anlatmaya başladı. Mesleğe başladığı 1946 yılının Tire’sini, Türkiye’sini anlattı önce ,sonra nasıl o yıllarda Anadolu’nun heryerine gönderdikleri nalınları yetiştirebilmek için geceli gündüzlü çalıştıklarını. Şimdi ise günde üç, dört nalın yapıyor usta, o da evde oturmamak için bahanesi.Gelelim kullandığım malzemelere diyor usta ikinci çayları söylemeden önce.Dayanıklı ağaçlardan olmalı nalın diyor, mesela şimşir ağacı, abanoz ağacı gibi. Tek parça ağaç, önce alt kısmı oyularak yüksek ökçeli nalın haline getiriliyor marangoz atölyelerinde .Nalının bu ham hali henüz.Usta’nın işi buradan sonra başlıyor.Artık devreye ustayla birlikte rengarenk kadifeler,simli iplikler ve parlak pullar giriyor. Nalının taban kısmına önce karton yerleştiriyor usta ardından kartonun üzerini kadifeyle kaplıyor.Sıra kadifenin simli iplikle dikilmesinde.Simli ipliğin işi burada bitmiyor, asıl şimdi başlıyor.Çünkü sırada ustanın hayal gücünü ve ustalığını göstermesi var.Kadifenin üzerine simli iplikle desenler yapmaya başlıyor usta içinden geldiği gibi.Son perde de ise parlak pullar çıkıyor sahneye,işlemeli kadife ve nalının çeşitli yerleri pullarla süsleniyor.Artık nalınlarımız hazır ve ustanın vitrininde ki yerlerini alıp, kimbilir hangi genç kızın çeyizine gideceklerini bilemeden beklemeye başlıyorlar. Usta nalını bitiripte vitrine yerleştirdiği sırada, kapıda iki turist beliriyor.Son yıllarda Selçuk ve İzmir’den Tire’ye bolca turist gelmeye başladığını anlatıyor Cemil Usta.Onlar içinde minyatür nalınlar yaptığını ve turistlerin en çok bu nalınlara rağbet ettiğini de ekliyor sözlerine.Turistler bu küçük nalınlardan birkaç tane alıp fotograf çektikten sonra gidiyorlar.
Cemil Usta’da
onlar gider gitmez tezgahının üzerindeki herbiri en az yarım asırlık
malzemelerini temizlemeye başlıyor.Tahta mengenesinin üzerini özenle
örtüyor.Bu aynı zamanda benim de gitme zamanımın geldiğini bana
hatırlatıyor. |