İnsanoğlunun yaklaşık MÖ 10 binlerde başlayan yerleşim öyküsü ile MÖ
7000'lerde ortaya çıkan kap kacağın yaşama girmesi arasındaki o uzun
süreç, bu deneyimin birdenbire olmadığının, olamayacağının bir
göstergesi. İnsanoğlunun kille tanışması aslında çok daha gerilere
gidiyor. Az buz değil, 35 bin yıl önceden onu yoğurmayı ve
biçimlendirmeyi biliyormuş. Ondan ürettiği birçok heykelcik ve kabartma
figürler de bunun kanıtı. Çok daha sonra, yerleşik yaşama geçince, kili
evini inşa etmede kullanmış. Ev tabanlarını, duvarlarını, ocağını
sıvamış, damını onunla örtmüş, harcına katmış. Hasır ya da kamışlardan
yaptığı depo kaplarını ve ambarlarını sıvamış. Sonra, kili ateşte
pişirdiği zaman daha sağlamlaştığını fark etmiş ve heykelciklerini, takı
ya da başka küçük şeyleri ateşe tutmaya başlamış. Kilin kimyasını yavaş
yavaş kavramaya başladıkça, onu pişirecek ateşle de baş etmeyi ve
denetimi altına almayı başarmış. Sonunda, yaşamına kap kacağın
girmesiyle, daha doğrusu kili bu malzemelere taşımasıyla, Neolitik
dönemin en büyük devrimlerinden birini gerçekleştirmiş. Bu devrime yol
açan asıl etkenin, insanın sulu yemeğe geçmesi olduğu düşünülüyor. Bu
varsayımı destekleyen faktörler de tahılın beslenmede ağırlık kazanması,
bazılarının mayalandırılmaya başlanması. Sulu malzemenin konulması için
gereksinim duyulan ve bunun sonucunda da kabın doğmasına neden olan
çömleğin öyküsü işte burada başlıyor. Şaşırtıcı gelebilir, ama arpadan
elde edilen bira da bu kapların içini dolduran ilk malzemelerden
sayılıyor. Dışarıya su sızdırmaması için onu sürtmesi, açkılaması ya da
hangi tür kilin hangi tip fırın ve ısıda nasıl bir renk ve nasıl bir
kalitede olacağını deneye-yanıla öğrenmesi, insanoğlunun geçirdiği
yaratım sürecinin aşamaları. Tüm bunlardan sonra süslenen, bezenen kap
artık bir kültürün parçasıdır. İnsanoğlu ona inancını, düşüncesini,
zevkini, gördüklerini taşımaya başlar. Prestij malzemesi olarak evinin
en baş köşesine koyabilir ya da dinsel törenlerde kullanabilir. Onun
için artık çok amaçlı bir malzemedir. Dahası, üzerinde soyutlamalar
yapabilir, çeşitli üsluplar deneyebilir.
Sonuçta, yazının olmadığı
tarihöncesi çağlar için insanın ve yarattığı kültürün aynası olarak ayrı
bir anlam kazandırır kaba.
Çağlar ilerledikçe, bin yıllar geçtikçe, kilin dışında başka malzemeleri
de keşfeder. Önce bakırı, sonra tuncu dener. Olağanüstü güzellikteki
tunç kaplar, MÖ 3000'de artık kralların ve tapınakların prestijli
malıdır. Zenginliğin ve gücün göstergeleri olmalarına karşın, bereketin
ve korunmanın istenci hiçbir zaman yok olmaz kapların üzerinden. Ve
farklı motifler ve biçimlerde, gümüş, altın, bronz ya da kil kapta
olsun, bu kavramlar anlamını yitirmeden taşınagelir bin yılların
ötesinden.
Bugün Konya'nın Gökyurt köyünde, yüzyıl başında yapılmış taş evler
ilginç bir özellik sergiliyor. Köyün çevresinden çıkan taşlarla yapılan
evler görülmeye değer. Her evin sağ üst kat penceresinin üstüne gelen
tek parça taşın üstüne bir tabak gömülmüş.