FATİH'İN
YANINDAKİ RESSAM - HASAN RIZA
Yazı: Ömer Kokal Fotoğraf:
Ömer Kokal
Korku
filmlerinin unutulmaz yönetmeni Alfred Hitchcock çektiği filmlerin bir
sahnesinde mutlaka görünürdü. Sinema sanatında pek fazla görülmeyen bu
durum, Hitchcock'un filmlerine attığı imza gibidir. Ünlü yönetmenin
doğduğu yıl olan 1899'da Türkiye'de bir ressam, kendisini çizdiği
tablonun kahramanlarından biri olarak resmeder. Tarih kitaplarının
sayfalarında sıkça karşımıza çıkan, çoğunluğun iyi bildiği bu resim
Fatih Sultan Mehmed'in Topkapı'dan İstanbul'a girişini betimleyen
eserdir. Fatih'in bindiği kıratın hemen yanında, elinde tüfek olan
yeniçeri muhafızı ise tabloyu yapan ressam Hasan Rıza'dır (1857-1912).
Bu tabloya kendini resmederek gösterdiği espri anlayışı Hasan Rıza'nın
son derece renkli kişiliğinin de yansımasıdır. Ressamın yaşamı da bu
renkli, esprili kişiliğine paralel olarak pek hareketli geçer.
Üsküdar'da doğan Hasan Rıza, anılarında çocukluğundan beri resme olan
tutkusundan, kömür parçalarıyla evinin duvarlarına resim çizdiği için
ailesini nasıl kızdırdığından söz eder.
|
|
Hasan
Rıza'nın yaşamı iki savaş arasında şekillenir. Osmanlı - Rus (1877-1878)
Savaşı hayatında yepyeni bir kapı açarken, Balkan Savaşı (1912) yaşamını
olumsuz yönde etkiler. Asker kökenli olan Hasan Rıza, Heybeliada Bahriye
Okulu'nun son sınıfındayken başlayan Osmanlı - Rus Savaşı'na okuldan
ayrılıp gönüllü olarak katılır. Er olarak Rus sınırındaki bir alaya
gönderilen ressama, savaşı yakından izleyip resimlemekle görevli İtalyan
bir gazetecinin muhafızlığını yapma görevi verilir. Savaşı her yönüyle
izleyip, gerçek savaş sahnelerini ustalıkla resmeden gazeteciden çok
etkilenen Hasan Rıza, bir gün yaşlı gazetecinin karakalem portresini
yapıp ona gösterir. Rütbesiz gönüllü bir asker tarafından çizilen bu
portre karşısında İtalyan gazeteci çok şaşırır. O günden sonra
aralarında başlayan dostluk, savaş sonrasında da devam eder. Savaş sona
erdiğinde tekrar Heybeliada'ya, okuluna dönen Hasan Rıza aynı adada
yaşamakta olan İtalyan gazeteciyi sık sık ziyaret ederek resim
konusundaki bilgisini artırır.
Bahriye'nin son sınıfında okurken, Sultan Abdülhamid'in yatının
kamaralarında bulunan resimleri onarmak ve bozulan süslemeleri
yenilemekle görevlendirilir. Bu işi büyük bir zevk ve ustalıkla yapan
Hasan Rıza'yı devrin Bahriye Nazırı, başarısından dolayı ödüllendirir ve
onu, mezun olmasını beklemeden subay yapar. Ancak, büyük bir ressam
olmayı kafasına koyan Hasan Rıza, o yıl okuldan ayrılır ve İtalyan
gazetecinin de teşvikiyle İtalya'ya gider. On yıl boyunca Napoli, Roma
ve Floransa'da çeşitli ressamların atölyelerinde eğitim alarak sanatını
geliştirir. İtalya'dan Mısır'a geçerek iki yıl da Mısır sanatı üzerine
çalışır. Toplam on iki yılın ardından Türkiye'ye dönen Hasan Rıza,
kendini tamamen resme verebilmek için Edirne Karaağaç'ta bir atölye
kurup çalışmalarına burada devam eder.
Ünlü kişilerin portrelerini ve taihîe olayları anlatan tablolarının bir
çoğunu Karaağaç'ın sakin ortamında resmeden Hasan Rıza, özellikle
Osmanlı tarihindeki önemli olay ve savaşların betimlendiği tablolardan
oluşan bir seri yapmak için kolları sıvar.
|
|
Konusunu tarihten alan çok sayıda tabloyu kısa sürede ustalıkla
tamamlar. Fakat ne yazık ki, bu seriden günümüze çok az tablo
ulaşabilmiştir. İstanbul Askeri Müze'deki 'Viyana Kuşatması' ve 'Belgrad
Meydan Muharebesi' tabloları, İstanbul Deniz Müzesi'ndeki 'İstanbul'un
Kuşatılması için Fatih'in Gemilerin Karadan Denize İndirilmesine
Nezareti' ve 'Fatih'in Ordusuyla Edirne'den İstanbul'a Yürüyüşü'
tabloları, Ankara Orduevi'ndeki 'Eğri Kuşatması' ve 'Mohaç Meydan
Muharebesi' tabloları bu seriden günümüze ulaşabilen eserlerinden
bazıları.
Resimlerinden derin bir tarih bilgisine sahip olduğu anlaşılan Hasan
Rıza'nın çok güçlü anatomi bilgisi de hemen göze çarpar. En karışık
savaş sahnelerini bile başarılı bir gerçekçilikle resmeden Hasan Rıza,
eserlerinde karakalem, çini, pastel ve yağlıboya tekniklerini kullanır.
Edirne'de resim çalışmalarının yanında sosyal olarak da hayatın içinde
yer alan Hasan Rıza aynı
zamanda
sanat okulunun müdürlüğünü de yapar.
Bu görevi sırasında birçok öğrenci yetiştirir. Balkan Savaşı sırasında
da Edirne Hastanesi'nin müdürlüğünü üstlenen Hasan Rıza, Bulgar
Ordusu'nun şehre girmesi üzerine atölyesinde bulunan ve yıllarını
verdiği resimlerini kurtarmak için hastaneden Karaağaç'a gitmek üzere
yola çıkar. Ancak, yolda şehit olur. İşte, Hasan Rıza'nın yaşamındaki
tüm yolları kapatan ikinci savaş budur. Atölyesindeki resimlerin bir
kısmı parçalanır ve yağmalanır. Bazıları Sofya'ya götürülür. Daha sonra
birkaç eseri Viyana Müzesi'nde ortaya çıkar. Kurtarılabilen eserlerinden
bazıları İstanbul'a getirilir. Ancak çoğu eseri kurtarılamaz. Günümüze
ulaşabilen eserleri İstanbul Askeri Müze, İstanbul Deniz Müzesi ve Resim
Heykel Müzesi'nde sergilenmekte olan ressamın iki eseri ise Ankara
Orduevi'de, birkaç eseri de özel koleksiyonlarda bulunmakta.
Bu makale Thy Skylife dergisinde Haziran 2002 de yayınlanmıştır.