DÜNYANIN EN BÜYÜK MOZAİK MÜZESİ : BARDO
Yazı ve  Fotoğraflar: Ömer Kokal
      
Roma devrine ait büyüleyici mozaikleriyle ünlü Antakya Müzesi’ni ilk kez ziyaret ettiğimde görevliler bu müzenin dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olduğundan söz etmişler, en büyük müzenin ise Tunus’ta olduğunu eklemişlerdi. Tunus’un başkenti Tunis’te bulunan Bardo Müzesi, onlarca salona yayılan irili ufaklı yüzlerce muhteşem mozaiğiyle bu ünvanı fazlasıyla hakediyor. 
 

         Öncelikle, en az  içinde sergilenen mozaikler kadar ilginç olan Bardo Müzesi binasından bahsetmek gerekir.  Tunus’ta1574 yılında başlayıp, 18. yüzyıl başlarına kadar süren   Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetinin ardından yönetime gelen Hüseyinoğulları Hanedanı’na ait saray bugün Bardo müzesine ev sahipliği yapıyor. Orjinali 13. yüzyıla tarihlenen saray 18. yüzyılda Arap-İslam mimari  ve dekorasyon tarzıyla yenilenmiş. Sarayın devasa salonları, süslemeli odaları ve kubbeli galerileri son derece etkileyici. Ayrıca herbiri incelikle süslenmiş rengarenk tavanları saraya sanatsal değer katıyor. Tunus’un en güzel camilerini inşa ettiren Hüseyinoğulları Hanedanlığı’nın, ekonomik gücü bu sarayda fazlasıyla hissediliyor.

          Bugün bu sarayın salonlarında sergilenen Roma Afrikası villalarına ait mozaikler ise Roma’nın o günlerde ki zenginliğini gösteriyor. Müzede bulunan mozaiklerin neredeyse tamamı, efsanevi komutan Hannibal’in kenti olarak bilinen Tunis’teki Kartaca’dan  çıkarılmış. M.Ö.164 yılına kadar bu kentten Roma’ya kafa tutan ve üç kez savaşıp üçüncü savaşın sonunda kaybeden Hannibal’den  alan Roma, kısa sürede kentin refah seviyesini üst düzeye çıkarmış. Afrika’da kurulan bu Roma kolonisi, Afrika’nın zenginliklerini başkent Roma’ya taşırken kendi de bu zenginlikten payına düşeni fazlasıyla almış. M.S. 439 yılına kadar süren bu refahın izlerini, günümüze Bardo Müzesi’nde sergilenen  mozaikler taşıyor.

          Her ne kadar müzenin öne çıkan eserleri mozaikler olsa da burada sergilenen ve farklı dönemlere ait eserler de  mozaiklerden geri kalır nitelikte değil. Tarih öncesi, Kartaca, Roma, Hıristiyanlık ve İslam dönemlerine ait yüzlerce eser Tunus’un zengin tarihini okumamızı sağlıyor.

           Tarih öncesi bölümde sergilenen taş anıtlar ve ilkel aletler 40.000 yıl öncesinde Tunus topraklarında ki yaşamla ilgili ipuçları veriyor. Tarih öncesi olarak tanımlanan dönemin ardından,  M.Ö. 1000 civarında Tunus kıyılarına gelen Fenikeli denizcilerden pek az şey müze de sergileniyor olsa da Tunus tarihinde Fenikeliler önemli bir yere sahip.

           Kartaca dönemine ait eserler  çok sayıda oda da sergileniyor. Mermer heykeller koleksiyonun en güzel parçaları. Ayrıca, cilalanmış seramik maskeler, kül saklama kapları, cam muskalar, göz kamaştırıcı mücevherler, mezar stelleri bu salonlar da uzun zaman geçirminize neden oluyor. Burada ki eserler sadece başkent Kartaca’dan değil Tunus’ta bulunan diğer antik kentler olan Tophets, Baal Ammon ve Tanit’ten getirilmiş.

           Bardo Müzesi dendiğinde ilk akla gelen muhteşem mozaik koleksiyonuna ait eserler ise neredeyse müzenin tüm salonlarını yayılıyor. Bu mozaikler  ve sarayın salonları o kadar fazla ki tam bitti dediğiniz anda karşınıza yeni bir salon ve devasa bir mozaik çıkıveriyor. Yüzlerce mozaik, duvarlar da ya da yerlerde sergileniyor. Antik kentlerden çıkarılıp bir araya getirilen paha biçilmez mozikler Tunus Roması’nın servetinin ve imarının şahidi olarak karşımızda duruyor. Mozaiklerin görüntülerini tanrılar ve tanrıçalar, mitler ve gerçekler, günlük yaşamdan ve çoşkulu şölenlerden sahneler oluşturuyor.

           Bugün Tunus’un üçüncü büyük kenti olan Sousse’dan çıkarılan ve bu kentin adıyla anılan salonda, Deniz Tanrısı Neptün’ünü şaşalı bir zafer alayında gösteren dev boyutlu mozaikle, incelikle yapılmış Venüs’ü banyo yaparken betimleyen mozaik sergileniyor.

            El Jem adı verilen salonu ise Baccus’un zafer alayı, dokuz sanat perisi ve Romalı büyük şair Virgil’in portresi olan mozaikler süslüyor. Tabii ki Bardo Sarayının salonlarını süsleyen mozaikler bunlarla sınırlı değil. Ana konunun dışında mozaiklerin heryerinde birşeyler betimlenmiş. Gerçek gibi duran çeşitli canavarların avlanmaları, yaşam kaynayan denizler ve cömert ekin hasatlarını gösteren sahneler antik sanatın, adı bilinmeyen sanatçılarının ustalıklarının ürünü.

           Bardo Müzesi’nin ihtişamlı salonlarında toplanarak doğanın etkilerinden korunan bu prestijli mozaik koleksiyonu bizlere Roma Afrikası halkının sanatsal beğenisini anlatması bakımından da son derece önemli.

          Müzenin olduğu kadar Tunus’un da simgesi olan bir mozaikten detaylı bahsetmek gerekir. Söz konusu mozaikte, İzmirli ozan Homeros’un  ünlü destanı Odysseus’ta uzun deniz yolculuğunu anlattığı kahramanı, Ulysses’in kadın vücutlu, kuş ayaklı ve kanatlı, yaptıkları müzikle gemicilerin yollarını şaşırtıp kayalıklara çarpmasına neden olan Sirenler’le karşılaşması resmedilmiş. Bu mozaiğin bizim için ilginç olan yanı ise bu sahnenin geçtiği Siren Kayalıkları’nın Foça’da olmasıdır.

                 

Ulysses’in on yıl süren zorlu yolculuğunun anlatıldığı destanın bir bölümünde ise Tunus, “lotus yiyenler ülkesi” olarak tanımlanır. Gemisiyle bu kıyılara gelen Ulysses, yorgun ve susuz olan mürettabatından bazılarını su bulmak için kıyıya çıkarır. Mürettebat karada çok konuksever yerlilerle karşılaşır. Ancak, yerlilerin sunduğu birtakım lezzetli, tatlı yemişlerin insana yurdunu, aile sevgisini unutturma gibi bir kusuru vardır. Ulysses, adamlarını bu kıyılardan çeke çeke zorla uzaklaştırır.

Ağırlıklı olarak konularını mitolojik öykülerden alan Hıristiyanlık öncesi Roma mozaiklerimde konular Hıristiyanlık sonrası değişime uğramış. M.S.3. yüzyılın sonlarına tarihlenen Hıristiyanlık dönemine ait mozaiklerde  daha çok İncil’den konular ve Yeni Ahit’ten semboller betimlenmiş. Bu döneme ait eserlerin bulunduğu  salonda Tunus’un çeşitli yerlerindeki kilise ve şapellerden getirilen mozaikler sergileniyor.

Özellikle 16. yüzyıldan, 19. yüzyıla kadar Tunus’ta etkili olan İslam’ın kültür ve sanatını yansıtan  eserleri de Bardo Müzesi’nde görmek mümkün. İncelikle dokunmuş ipek kumaşları, ortaçağ İslam stilinde ki vazoları, gözalıcı mücevherleri, binbir emekle yazılmış kutsal metinleri, arabesk sanatın en iyi ağaç ve metal işçiliklerini bu salonda görebiliyorsunuz.

      

Sadece Bardo Müzesi bile Tunus’a gitmek için bir neden olsa bile daha onlarca keyifli seçenek sunar Tunus ziyaretçilerine. Maviyle, beyazın şekillendirdiği sakin mimari, sıcakkanlı ve yardımsever insanlar, farklı etkilerle harmanlanmış mutfak kültürü, altın kumsallarla kucaklaşan turkuaz deniz, labirent sokaklardan oluşan gizemli çarşılar, palmiye ormanlarının bittiği yerde başlayan çöl bu seçeneklerin ilk akla gelenleridir.

              Tüm büyük müzelerde olduğu gibi Bardo Müzesi’de geçmişle ilgili birçok soruya cevap verecek düzeyde. Tunus’a yapılacak bir yolculuğun başlangıç noktası kesinlikle Bardo Müzesi olmalıdır. Seyahatinize Tunus tarihi hakkında birçok şeyi öğrenmiş olarak başlar böylece bugünki Tunus’u anlamanız kolaylaşır.



AKLINIZDA BULUNSUN

- Müze’den hemen sonra Kartaca antik kentini ziyaret edin.

- Başkent Tunis’teki mavi beyaz detaylı evlerden oluşan Sidi Bou Said’te Akdeniz’e karşı çamfıstıklı nane çayı için.

- Labirenti andıran dar sokakları ve küçücük dükkanlarıyla Tunis’in gizemli çarşısı Medina’yı gezin.

- Müze Pazartesi hariç hergün 9:00-17:00 saatleri ziyarete açık.

- Müze hakkında detaylı bilgi için www.tourismtunisia.com

- Tunus Büyükelçiliği. Tel:0312 437 78 12

- Tunus Konsolosluğu. Tel: 0212 293 95 78

- Tunus Air. Tel: 0212 241 70 96


Bu makale Ulusoy Travel dergisinde Ağustos 2006 da yayınlanmıştır.



 


TatilDefteri.com

Sitedeki fotoğrafların tüm hakları ve sorumluluğu Ömer KOKAL'a aittir. Fotoğraf ve yazıların izin alınmadan kopyalanması, kullanılması
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu Site; 
                                   DESIGNED BY ErolSahin.COM (2005)