AYAZMA'DAN KADIRGA'YA KUZEY EGE PLAJLARI
Yazı
ve Fotoğraflar:
Ömer Kokal
Bozcaada'nın Ayazma Plajı ile
Assos'un Kadırga Plajı arasında uzanan sahil yolunda, keşfedilmeyi
bekleyen ak kumlu, kristal denizli sayısız gizli plaj var...
|
Kuzey Ege'nin en güzel
zamanı eylül ayıdır. Deniz yeterince ısınmış ancak sıcaklıklar biraz
daha düşmüştür. Bozcaada'da bağbozumu zamanıdır. Assos'ta zeytinin erken
hasat çalışmaları başlamıştır yavaş yavaş. Kalabalıklar kentlerine
dönmüş, ortalık sakinlemiştir. Eylül ayında Bozcaada-Assos arasına
ayrılacak üç gün sonbahara keyifle girmenize yeter de artar bile.
BOZCAADA RÜYASI
İlk bakışta oldukça kıraç görünen ada, dar sokaklarına sıralanan
zakkumlu, begonvilli evleriyle insanı kendine bağlar. Bozcaada’nın
plajları ise bir başka güzelliğidir adanın. Ayazma Plajı, içlerinde en
ünlü olanıdır. Altın sarısı kumsalı ve her zaman serin olan sularının
yanında hemen yanı başında sıralanan restoranları da buraya çeker
insanları. Adanın diğer plajları da en az Ayazma kadar güzel. Sulubahçe,
Habbela, Akvaryum ve Tuzburnu gibi 12 küçük
kumsal adeta “kişiye özel plaj” görünümündeler. Bir plajdan diğerine
giderken geçtiğiniz üzüm bağları ise Bozcaada’nın simgesi olan şarabı
getiriyor akla. Bugün adada 4 firma çeşitli üzümlerden nefis şaraplar
üretiyor. Bozcaada’dan ayrılıp hemen karşısındaki Geyikli’ye
geçtiğinizde ise pek az bilinen bir rota bekliyor sizi. Geyikli’nin
içinden başlayarak Assos’a kadar devam eden ve haritalarda sarı-yeşil
çizgiyle gösterilen bu yol birçok sürpriz sunuyor. Kah antik
kalıntıların içinden, kah çamlarla gölgelenen sakin kumsalların yanından
geçen yol, Kuzey Ege’nin en az bilinen bölümünü oluşturuyor.
Geyikli’den 10 kilometre sonra Dalyan karşılıyor sizi. Bugün küçük bir
kıyı yerleşimi olan Dalyan, geçmişte Alexandria Troas kentinin
limanıydı. M.Ö. 310 yılında kurulan kentin taş ocaklarında yapılan dev
sütunlar buradan Roma’ya gönderilirdi. İşte bu sütunlardan geriye
kalanları Dalyan kıyısında yarıya kadar denize gömülmüş halde
görebilirsiniz. Sütunların bulunduğu Dalyan’ın incecik kumlu kumsalı ise
yüzme molası için ideal.
Dalyan’dan devam eden yol Alexandria Troas antik kentinin kalıntılarının
arasından ilerliyor. Çevredeki yedi kentin halklarının toplanmasıyla
kurulan bir zamanların ihtişamlı kentinden geriye pek bir şey kalmamış.
Kent kalıntılarının kapladığı yaklaşık 3 km’lik yol bittiğinde Kestanbol
Kaplıcaları’na ulaşılıyor. Geçmişte kentin hamamlarının bulunduğu alan
termal tesislere dönüştürülmüş.
|
Buradan Tavaklı
İskelesi’ne kadar olan bölüm Çamlık olarak anılıyor. Yol boyunca denize
uzanan çamlar, altın sarısı kumsalların az sayıdaki ziyaretçisine doğal
gölge yaratıyor.
Tavaklı’dan sonra kıvrıla kıvrıla devam eden yol, Kösedere ve Babadere
köylerinden geçiyor. Her iki köyün de mimarisi bozulmamış ve doğayla iç
içe. Köylerden ayrılıp devam eden yol bir süre sonra Gülpınar’a
ulaşıyor. Bir zamanların kehanet merkezi olan Apollon Smintheus Tapınağı
burada. M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilmiş olan tapınak son yıllardaki
restorasyon çalışmaları sayesinde önemli ölçüde ayağa kaldırıldı.
Gülpınar’dan 9 km mesafedeki Babakale, ucuz ve taze balık
restoranlarıyla yemek molası için en uygun yöre.
SAKLI KOYLAR...
Gülpınar-Assos arası gözden uzak kumsallarıyla dikkat çekiyor. Bozkır
köylerini hatırlatan taş evli köyler de bu yol üzerinde. Gülpınar’dan
sonraki ilk köy olan Kocaköy’ü geçtikten sonra sağ tarafa ayrılan toprak
yol sizi ilk saklı koya götürüyor. Bu sapakta göreceğiniz İmbat Motel
tabelasını takip ettiğinizde 6 km sonra sadece bu tesisin bulunduğu
küçük bir koya ulaşıyorsunuz. Burası tam bir inziva merkezi. Sessiz,
sakin ve size ait gibi. Bu koydan kıyı boyunca uzanan 3 km’lik toprak
yolun sonundaki Sokakağzı ise biraz daha hareketli. Küçük pansiyon ve
restoranların sıralandığı sahili birçok yerdeki emsallerine göre son
derece sakin.
|
Kıyıdan devam eden yol
küçük bir balıkçı barınağının arkasından geçerek yılankavi yükselmeye
başlıyor. Yükseldikçe manzarayı izlemenin keyfi artıyor. Bir süre sonra
inişe geçen yol doğruca Sivrice Burnu ve en ucundaki deniz fenerine
yönleniyor. Sivrice’de derme çatma bir kulübede balık yapan yılların
balıkçısı Muammer Amca’nın küçük mekanı özellikle akşam saatlerinde
dolmaya başlıyor. Şansınız varsa burada kılıçbalığı ve uzo ile ziyafet
çekebilirsiniz.
Kıyıdan tekrar ana yola çıkarak Assos yönüne devam ettiğinizde bu kez
Koruoba Köyü’ne
ulaşıyorsunuz. Köyün içinden geçerek denize doğru inen yol sizi yine
saklı bir koya götürüyor. Deniz kıyısındaki köy evinin önündeki çardaklı
salaş mekan İbrahim Amca ile Behiye Teyze’nin restoranı. Hemen önü deniz
olan mekanın çardakla gölgelenen, tahta masa ve sandalyeli kısmında
insan tüm gün oturabilir. Behiye Teyze’nin bahçeden topladığı
semizotlarıyla yaptığı gözlemelerin İbrahim Amca’nın da muhabbetinin
tadına doyulmuyor.
Buradan tekrar ana yola çıktığınızda Assos antik kenti ve Behramkale
Köyü’nün üzerine
kurulu olduğu tepeyi uzaktan görmeye başlıyorsunuz. Yaklaştıkça etkisi
artan köye özellikle günbatımı saatinde girmenizi tavsiye ederim.
Tamamen taş evlerin sıralandığı teraslar ve antik kentten kalan surlar
bu saatlerde kızıla boyanıyor adeta. Köyü geçip 2 km daha devam
ettiğinizde ise Edremit Körfezi’nin en güzel denizine sahip mavi
bayraklı Kadırga Plajı seriliveriyor önünüze. Burada konaklama konusunda
seçenek bol. Athena Camping’in çadırlarında konaklamak ilginç bir
deneyim. Kampın sahibi Bayram, her konuda yardıma hazır tavrıyla insanı
rahatlatıyor. Konfor arayanlara ise Troy Otel’i öneririm.
Kadırga’da deniz mükemmel. Bu nedenle Çanakkale’den Edremit’e kadar
birçok çevre yerleşiminden insanlar deniz keyfi için burayı tercih
ediyorlar. Ancak merak etmeyin, Kadırga Kumsalı o kadar geniş ki tüm
Kuzey Ege’de olduğu gibi
burada da herkese yetecek yer var.
Bu makale Voyager dergisinde Eylül 2006 da yayınlanmıştır.