ESKİSİYLE
YENİSİYLE GÜZEL KENT: FOÇA
Yazı
ve Fotoğraflar:
Ömer Kokal
Antik İyonya’nın önemli kenti Foça, geçmişten bugüne taşıdığı izlerle
hâlâ köklü bir tarihi barındırırken sınırlarında, doğal güzellikleri ve
Ege’ye yakışan sakinliğiyle de yaz aylarının gözde seçeneklerinden biri
olmaya devam ediyor. İşte eskisiyle ve yenisiyle Foça günleri...
|
Her ne kadar
kıyılarında artık pek nadir görülseler de, sevimli foklar, Foça adının
kaynağı olmuş yüzyıllar önce fok balığı kenti anlamına gelen Phokaia, bu
İyon kentinin ilk adıydı. İzmir ve çevresinde günümüzden 3000 yıl önce
kentler kuran İyonlar’ın 12 önemli yerleşiminden biridir Foça. Tarihin
babası olarak bilinen Herodot “uzun deniz yolculuğuna çıkan ilk
Anadolulular” olarak tanımlar Foçalılar’ı ve sözlerine şöyle devam eder:
“Adriyatik, Etruria, İberya ve Tartessos’u kuranlar bunlardır. Yuvarlak
teknelerle değil, elli kürekli gemilerle giderlerdi. Tartessos ülkesinin
kralı pek sevdi bunları. Arganthonios adlı bu kral, yüz yirmi yıllık
ömrünün seksen yılını Tartessos’ta saltanat sürerek geçirmiştir.
Foçalılar’a çok iyilikleri dokunmuştur. Önce ‘bırakın İyonya’yı gelin
buraya yerleşin, beğenirsiniz’ demiş, razı olmamışlar. Onun üzerine
Medler’in gitgide güçlendiklerini öğrendiği için kentlerini surlarla
çevirsinler diye para vermiştir. Ve hesapsız para vermiştir, zira duvar
çepeçevre hayli uzundur ve baştan başa işlenmiş büyük taşlarla
yapılmıştır.”
Bugün söz konusu surlardan geriye pek bir şey kalmamış olsa da, Foçalı
denizcilerin Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de kurduğu kolonilerin birçoğu
yaşamlarına devam ediyor. Bu kolonilerin en ünlüsü kuşkusuz ki
Fransa’nın Marsilya ve Nice kentleri. Foçalılar ayrıca Samsun, Lapseki,
Midilli Adası’ndaki Molyvos, güney İtalya’daki Velia, Korsika’daki
Alalia ve İspanya’daki Ampuria gibi birçok kentin de kurucusu... Bugün
Marsilya Limanı’nın girişinde bulunan bir yazıtta “Oturduğunuz bu şehir
M.Ö. 600 yılında Phokaia’dan gelen denizciler tarafından kurulmuştur ve
uygarlıkları buradan yayılmıştır,” yazıyor.
Deniz ticaretiyle zenginleşen Foça, İyon Birliği’nin altın-gümüş
karışımı elektron sikkeyi ilk basan kentlerinden biri olmuş. Ancak,
kentin bu zenginliği M.Ö. 546 yılındaki Pers işgalini engellemeye
yetmez. Bu saldırı aynı zamanda Foça’nın görkemli dönemlerinin de sonu
olur.
Doğudan gelen
Persler’in ardından, M.Ö 334 yılında Anadolu halkları bu kez batıdan
gelen saldırılara maruz kalır. Büyük İskender komutasındaki Makedon
orduları Pers egemenliğine son vererek Foça’da ve Anadolu’da Helenistik
dönemi başlatırlar.
1455 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılan
Foça’dan bu tarihe kadar Seleukoslar, Romalılar, Bizanslılar,
Cenevizliler ve Saruhan Beyliği geçer. Kültürel anlamda güçlü olan ve
farklı halkların etkileriyle harmanlanan Foça’nın geçmişinin izlerini
kentin her yerinde görmek mümkün.
Henüz Foça’nın merkezine gelmeden, bu geçmişe ait bir anıt karşılıyor
ziyaretçileri. Foça’ya 7 kilometre kala, hemen yolun sağında kalan
ilginç bir taş blok bu. “Taş Ev” adı verilen bu kaya kütlesi, M.Ö. 4.
yüzyıla tarihlenen Lydia/Lykia geleneğinde, Pers etkisi altında
kalınarak yapılmış bir mezar anıtı...
Bölgedeki bir başka kaya mezarı da Foça’nın güney tarafında kalan ve
Şeytan Hamamı denen tepede yer alıyor. Antik Çağ’da kayalara oyularak
yapılmış bir aile mezarı olan yapı, askeri bölge içinde kaldığından,
ziyaretçilerini karşılayamıyor. Kazılar sırasında bulunan seramik
parçaları, mezarın M.Ö. 4. yüzyıla ait olduğunu ortaya koymuş.
Yine askeri bölge içinde kalan Dış Kale’yi ancak tekne yolculuğuyla
denizden görmek mümkün. 1678 yılında yapılan kalenin içinde bir de Türk
hamamı kalıntısı bulunuyor. Foça’nın savunmasını sağlayan kaleden geriye
kalmış en sağlam bölüm olan Beşkapılar, Osmanlı döneminden kalan kalenin
kayıkhanesiymiş. Restore edilen kalenin bu kısmı Foça’nın görsel
güzelliğine katkı sağlamasının yanında, o dönemleri hayal etmemize de
yardımcı oluyor.
Surlardaki bir yazıta göre kale, Kanuni Sultan Süleyman zamanında,
1538-1539 yıllarında onarım görmüş. 1983 ve 1994 yıllarında iki kez
restore edilen Beşkapılar, şehrin etrafını çevreleyen surların en iyi
korunmuş bölümü. Beşkapılar ile aynı sahil bandında bulunan bir başka
önemli alan Kybele Açık Hava Tapınağı.
M.Ö. 580 yıllarına tarihlenen tapınakta kayalara oyulmuş nişleri görmek
mümkün. Geçmişte, bu nişlerin bazılarında Kybele heykelleri yer
alıyormuş, bazı nişler ise denizden gelenlerin adaklarını koyup
tapınmaları için kullanılırmış.
|
Fokların
memleketi...
Foça denince ilk akla gelen fokları görme şansınız azalmış olsa da,
geçmişte yoğun olarak yaşadıkları adaları görmeniz mümkün. Her gün
düzenli olarak yapılan tekne turları Foça adalarını görmenin en kolay
yolu... Adını kuş kanatlı, kadın vücutlu, güzel sesli mitoloji
yaratıklarından alan Siren Kayalıkları bu adalar arasında en ilginç
olanı. Homeros, Odysseia Destanı’nda, Sirenler’in bu kayalıklarda
yaşadıklarını ve yaptıkları büyülü müzikle gemicilerin yollarını
şaşırtarak bu kayalıklara çarpmalarına neden olduklarını anlatır.
Günboyu süren tekne turlarının rotasında Foça’nın diğer adaları olan
Metalik Ada, Hayırsız Ada, Eşek Adası, Orak Adası, Fener Adası ve İncir
Adası da bulunuyor.
Foça’nın daha yakın tarihinden kalan Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet
zamanında yapılmış ve Kanuni döneminde yeniden inşa edilmiş. Osmanlı
Mezarlığı yine o dönemleri anlatan bir başka mekân. Çeşitli mimari
tasvirlerin yanında bitki motifleriyle süslenmiş onlarca mezar taşının
her biri sanat eseri gibi. Ancak bakımsızlıktan gün geçtikçe yok olmaya
başlayan bu taşlar acilen bir müzeye taşınmalı.
Foça’nın denizle iç içe geçen günlük yaşamı, ağırlıklı olarak Küçük
Deniz ve Büyük Deniz olarak adlandırılan iki koy ile bu koylar arasında
uzanan yarımadada geçiyor. Foça’nın tarihi dokusunu oluşturan bu bölge
geçmişte pek iyi korunmamış olsa da, son yıllarda eski taş evlerin
restore edilmesiyle ilk adım atılmış. İzmir başta olmak üzere diğer
büyük kentlilerin, bu evleri satın alıp yenilemeleri sayesinde,
kaybolmakta olan doku yeniden hayat bulmaya başlamış.
|
Eski ile Yeni Foça
arasında uzanan sahil yolu, denizi ve yüzmeyi sevenleri fazlasıyla
memnun edecek koylara ve plajlara sahip. Kosova ve Kartdere Plajları,
nefis kumsalı ve türkuaz deniziyle çok çekici. Yol boyunca karşınıza
çıkan irili, ufaklı diğer koyların da onlardan aşağı kalır yanı yok.
14. yüzyıl başlarında buradaki şap madenini işletebilmek için
Cenevizliler tarafından kurulan Yeni Foça, turistik olarak pek ilginç
olmasa da, hemen yanıbaşındaki Kozbeyli Köyü görülmeye değer. Şaphane
Dağı’nın yamaçlarına kurulu Kozbeyli, taş evleriyle dikkat çekiyor.
Ayrıca köy meydanında nefis yemekler yiyip, dibek kahvesi içebileceğiniz
mekânlar da bulunuyor... Küçük Deniz sahiline sıralanan restoranlarda
hem Ege lezzetlerini bulabiliyor, hem de Foça akşamlarının keyfini
çıkarabiliyorsunuz.
Foça’da yaşayanlar arasında bilinen Karataş Efsanesi, bu yazının sonunda
anlatılacak en uygun öyküdür sanırım. Efsaneye göre Foça’da nerede
olduğu bilinmeyen bir kara taş var. Yere döşenmiş sıradan bir taş
olabileceği gibi, yerin altında bir yerlerde de olabilir bu karataş.
İşte her kim bu taşa basarsa, o kişinin içinde tekrar burada olma isteği
doğuyor. Yolu nereye giderse gitsin, kara taşa basan kişi bir gün
mutlaka Foça’ya geri dönüyor.
Ulaşım
Foça’ya gitmek için öncelikle İzmir’e ulaşmanız gerekiyor. İzmir
otogarından sabah 06:00’da başlayan Foça seferleri her yarım saatte bir,
gece 23:00’e kadar sürüyor.
• Pamukkale Turizm: 444 35 35
www.pamukkaleturizm.com.tr
• Metro Turizm: 444 34 55
www.metroturizm.com.tr
Bu makale Voyager dergisinde Haziran 2006 da yayınlanmıştır.