FETHİYE PATARA KALKAN
Yazı
ve Fotoğraflar:
Ömer Kokal
Akdeniz’deki en etkileyici türkuaz sahillerin yer aldığı Fethiye-Kalkan
arası; deniz, kum ve güneşin yanında ziyaretçilerine farklı tatil
olanakları da sunuyor.
|
Yakın zamanlara kadar
küçük bir kıyı kasabası olan Fethiye, turizmden ve tarımdan aldığı
ekonomik güçle bambaşka bir yer oldu. Şimdilerde bina ve insan
kalabalığının yanında araç çokluğuyla da büyük kentleri aratmıyor.
Fethiye’nin insanı bunaltan keşmekeşinden sadece 8 kilometre mesafedeki
yeryüzü cenneti Ölüdeniz ve çevresinde ise bambaşka duygular sizi
bekliyor.
Lacivertten türkuaza dönen Akdeniz’in renkleri burada altın renkli
kumsallarla kucaklaşıyor adeta. Ölüdeniz sahilini ikiye ayıran Kumburnu,
doğanın insana armağan ettiği en güzel oluşumlarından biri. Kumburnu’nun
bir tarafında kıpırtısız duran ve çam ağaçlarıyla gölgelenen küçük iç
deniz, aynı zamanda Ölüdeniz adının sebebi. Yalnızca durgun suda yüzmeyi
sevenler için değil kanoyla dolaşmak isteyenler için de hoş bir
alternatif.
BELCEKIZ PLAJI
Kumburnu’nun diğer tarafında kesintisiz, iki kilometre boyunca uzanan
Belcekız Plajı ise ülkemizin en güzel kumsallarından biri. Bar, restoran
ve otel gibi işletmeler de hemen bu plajın arkasında sıralanıyor.
Buradaki konaklama mekanları arasında Oyster Residence öne çıkıyor.
Plajın hareketli ortamının yanıbaşında adeta bir vaha burası.
Faralya’nın en saklı kıyısında yer alan Oyster Faralya ise tam bir
inziva mekanı. Belcekız’daki en gözde restoran, Beyaz Yunus. Plajı
boydan boya gören muhteşem manzarası bile burada olmak için yeterli.
BABADAĞ
Ölüdeniz’in arkasındaki heybetli Babadağ ise yamaç paraşütü ve trekking
meraklılarının gözdesi. Burada yamaç paraşütü yaptıran birçok firma var,
ancak risk taşıyan böylesi bir sporu işin ehli olanlarla yapmak gerekir.
Dünyanın sayılı yürüyüş rotalarından olan 509 kilometrelik Likya Yolu da
Babadağ’ın yamaçlarından başlayıp, Antalya’ya kadar sürüyor.
Hisarönü’nden başlayarak, Kirme Köyü, Kelebekler Vadisi ve Kabak Koyu
üzerinden Yedi Burunlar’ı geçip Patara’ya kadar süren parkur, Likya
Yolu’nun en keyifli bölümünü oluşturuyor. Tabii bu rota en az 3 günde
yürünebilecek uzunlukta. Daha kısa yürüyüşü tercih edenler ise
kesinlikle Kayaköy’den başlayıp Ölüdeniz’de son bulan ve 2 saat süren
rotayı tercih etmeli.
KAYAKÖY
1922’deki mübadele nedeniyle terk edilen Kayaköy, yarı yıkık binlerce
eviyle insana hüzün veriyor. Bugünkü haliyle bile etkileyici fotoğraflar
veren Kayaköy’ün yaşam olan halini merak ediyor insan ister istemez.
Yamaca sıralanan ve içinde yaşam olmayan evlerin aksine, Kayaköy’ün
ovasında hayat tüm canlılığıyla devam ediyor. Buraya canlılık veren en
önemli mekan ise Kayaköy Sanat Kampı. Kayaköylü olan Mutlu ve Oğuz
kardeşlerin işlettiği ve her şeyini elleriyle yaptıkları kampta
fotoğraf, seramik, resim, ritim ve heykel dersleri veriliyor.
www.kayasanat.com
|
KELEBEKLER VADİSİ
Fethiye’den bahsederken Kelebekler Vadisi’ni anlatmamak olmaz.
Ölüdeniz’e 8 kilometre mesafede olan Kelebekler Vadisi’ne karayoluyla
ulaşım yok; bu nedenle ya teknelerle ulaşıyorsunuz bu özel bölgeye ya da
Faralya Köyü’ndeki oldukça dik ve biraz da cesaret gerektiren 45
dakikalık inişle... Vadide yerleşim yok. Burada ya çadırda ya da
çardaklarda geceleme şansınız var. İki dik yamaç arasındaki vadi içeriye
doğru daralarak ilerliyor. Vadinin sonuna yürürseniz küçük bir şelaleyi
ve şansınız varsa Kaplan Kelebekleri’ni görebilirsiniz.
LETOON, XANTHOS VE PATARA
Fethiye’den Kalkan’a doğru devam eden yol boyunca Likya Birliği’nin
önemli kentlerini görebilirsiniz. Birliğin üç önemli kenti olan Letoon,
Xanthos ve Patara birbirine oldukça yakın kurulmuşlar. Tanrıların
tanrısı Zeus’un biricik aşkı Tanrıça Leto adına kurulan Letoon ve
kentlerini Persler’e teslim etmek yerine ateşe verecek kadar özgürlüğüne
düşkün bir halkın şehri Xanthos, UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde yer
alıyor.
Patara ise güneşin, ışığın ve aydınlığın tanrısı, müzik ve güzel
sanatların koruyucusu Tanrı Apollon’un doğum yeri olarak biliniyor.
Patara’da adına yapılan tapınaktan geriye pek bir şey kalmamış olsa da,
o dönemlerin en önemli kehanet merkezi burasıydı.
Tüm dünyanın, en güzel plajlardan biri olarak kabul ettiği Patara Plajı
18 kilometre boyunca uzanıyor. Plajın hemen arkasında yer alan antik
kent, yer yer kumulların istilasına uğramış olsa da hala görülmeye ve
keşfedilmeye değer.
KALKAN
Patara’ya 17 kilometre mesafedeki Kalkan ise en sıcak günlerde bile
insanı boğmayan havası ve adeta denize akan coğrafyasıyla son yıllarda
iyiden iyiye keşfedildi. Tabii bunun farkında olan yalnızca bizler
değiliz. Kalkan’ın ünü dünyaya yayılmış durumda. Özellikle İngilizler’in
başı çektiği yoğun bir yabancı nüfus, bugün Kalkan’a yerleşmiş durumda.
Bu durum en çok arazi sahiplerine ve inşaatçılara yaramış görünüyor.
Kalkan’ın sırtını yasladığı dağlara doğru yayılan kentin neyse ki eski
dokusunun bulunduğu bölüm korunabilmiş.
Eski bir Rum balıkçı köyü olan Kalkan’ın adı 1920’li yıllara kadar
Kalamaki idi. O yıllardan geriye kalan köyün kilisesi bugün cami olarak
kullanılıyor. Yine o yıllardan kalan cumbalı, begonvilli güzelim taş
evler ise restoran, pansiyon veya hediyelik eşya dükkanlarına
dönüştürülmüş. Kalkan’ın ruhunu yansıtan bu sokaklarda sıralanan tarihi
evler, kıyıda Akdeniz’in laciverti ile buluşuyor. Kıyıya sıralanan
restoranlar ise bu sokaklardakilerin devamı niteliğinde. Kalkan’da o
kadar çok restoran var ki, buraya “Restoranlar Cumhuriyeti” demek yanlış
olmaz. “Teras Kent” de doğru bir tanımlama olacaktır; çünkü kıyıya kadar
olan eğimli bölgede bulunan her restoran ve pansiyonun mutlaka bir
terası var.
Özellikle yemek yenecek mekanların çokluğu ve sunulan yemeklerin
çeşitliliği Kalkan’ı lezzet konusunda bölgenin cazibe merkezi haline
getirmiş. Sadece burada yaşayanlar ve tatil için burada bulunanlar
değil, yakın çevrede bulunan Kaş ve Fethiye gibi yerleşimlerden de
gelenler Kalkan’ın restoranlarını dolduruyor.
Gün içinde neredeyse boş olan Kalkan sokakları ve restoranları, akşam
saatlerinde yerini kalabalığa bırakıyor. Mekanların bazıları lezzet
konusunda o kadar ünlü olmuş ki rezervasyon yaptırmazsanız yer bulmak
oldukça güçleşiyor.
Kalkan’da gerek konaklama, gerekse lezzet konusunda öne çıkan pek çok
hoş alternatif var. Villa Mahal da bunlardan biri. Bir kartal yuvası
gibi yamaca kurulu olan Villa Mahal’in özel havuzlu ve bahçeli
odalarından günbatımını izlemek bir ayrıcalık. Özel plajı olan mekana
Kalkan’dan ücretsiz olarak devamlı küçük bir tekne çalışıyor.
Kalkan’da öyle çok restoran ve kafe var ki; seçim yaparken zorlanmamak
mümkün değil. Restoran sayısı konusunda ise çeşitli rivayetler var;
aldığımız bilgilere göre 150-400 arasında olduğu söyleniyor. Ama şundan
eminiz ki; bu restoranların pek çoğu Akdeniz’in türkuaz sahilleri gibi
sürprizlerle dolu.
Ulaşım
İstanbul, Ankara ve İzmir’den Kalkan’a düzenli otobüs seferlerinin yanı
sıra Fethiye’den de Kalkan’a çok sık minibüs kalkıyor. Bölgeye en çok
seferi olan firma, Pamukkale Turizm. Fethiye’ye en yakın havaalanı ise,
1 saat uzaklıktaki Dalaman.
Bu makale Voyager dergisinde Temmuz 2006 da yayınlanmıştır.